13 Ocak 2011 Perşembe

Yazı benden yorum sizden:)


Efendim bugün sizlerle çok sevdiğim iki hikayeyi paylaşmak isterim. Olaylara bakışlarımızla ilgili bir hikaye. Ben nasıl gördüm? Sen nasıl gördün? Aslında ortada olan bir şey herkes için aynı ama onu algılama ve sunma biçimlerimiz farklı.

Önce daha eski olan hikaye:

Zamanın birinde bir padişah rüyasında dişlerinin döküldüğünü ve tek bir dişinin kaldığını görür. Uyanır uyanmaz bir rüya tabircisi ister. Vezirler hemen bir rüya tabircisi bulur ve padişahın huzuruna getirirler. Padişah rüyasını anlatır ve rüya tabircisi konuşur:

“Padişahım bütün yakınlarınız ölecek ve yapayalnız kalacaksanız”

Padişah tabircinin bu yorumu üzerine “vurun boynunu deyyusun” der. Rüya tabircisi canından olur. Vezirler hemen başka bir tabirci bulurlar. Padişah rüyayı tekrar anlatır.

Yeni rüya tabircisi rüyayı şöyle yorumlar:

“Padişahım akrabalarınız içinde en uzun ömürlü siz olacaksınız”.

Padişahın içi rahatlar ve adamı 1000 altınla ödüllendirir. Klasik bir hikaye ama gayet gerçekçi. Tabirci tam bir pazarlama ustası gibi bardağa dolu tarafından yaklaşıp müşterisini damardan yakalamayı biliyor…

Pazarlamaya ve pazara bakışı modern bir hikayeyle de anlatabiliriz:

Amerikalı büyük bir ayakkabı firması, pazar araştırması yapması için bir çalışanını Afrika’ya yollar. İncelemelerini bitirip Amerika’ya dönen çalışan genel müdürüne araştırma sonucunu şöyle açıklar:

“Müdür bey, Afrika’da kimse ayakkabı giymiyor. Orada yatırım yapmak doğru olmaz”. Ve firma Afrika’da yatırım yapmaz.

Başka bir ayakkabı firması da aynı şekilde bir çalışanını Afrika’ya pazar araştırması yapmaya yollar. Bu çalışan ise müdürüne sonucu gayet heyecanlı bir şekilde şöyle açıklar:

“Müdür bey, müdür bey! Afrika’da çok büyük paralar kazanabiliriz, kimsenin ayakkabısı yok. Herkese ayakkabı satabiliriz” Sonuç: Firma büyük paralar kazanır, çalışan da terfi eder!


Kaynak:http://www.pazarlamarketing.com/makaleler/iki-pazarlama-hikayesi

4 Ocak 2011 Salı

güvenin anlattığı gerilla marketing konusunun uygulamasını yapan turkcell...

http://www.haberler.com/taksim-tramvayinda-konser-2449680-haberi/
Araştırma

Hangi reklamlar hatırlanıyor?

Tüketiciler üzerinde yaptığı marka araştırmaları ile dikkat çeken uluslararası pazar araştırma şirketi Millward Brown bu defa ünlü isimlerin yer aldığı reklamları ve markaları mercek altına aldı. Millward Brown Türkiye son yıllarda reklamlarda ünlü isimlerin kullanılması ve bu durumun her geçen gün daha da popülerlik kazanmasından yola çıkarak ünlü isimlerin yer aldığı reklamların tüketici üzerindeki etkinliğini belirleyen bir araştırma gerçekleştirdi.

Türkiye genelinde 15-55 yaş aralığında türkiye temsili 2000 kişi ile yüzyüze gerçekleştirilen "Markalar ve Ünlüler" araştırması sonucunda marka tanınması ve reklam bilinirliği anlamında telekomünikasyon sektörü markalarının ilk sıralarda yer aldığı görüldü. Gerçekleştirilen görüşmelerde, katılımcıların seçilen 34 değişik marka ve reklamlarıyla ilgili düşünceleri alındığında en fazla tanınan ve reklamı bilinen ilk 5 markanın sırasıyla; Vodafone, Turkcell, Avea, Coca Cola ve Türk Telekom olduğu belirlendi.

EN ÇOK TÜRK TELEKOM, VADOFONE VE KAŞMİR'İN ÜNLÜLERİ BİLİNİYOR

Bilinirliliğinin yanı sıra katılımcıların hiçbir yardım almadan reklamlarındaki ünlüyü bildikleri markaların başında Türk Telekom yer aldı. Tüketicilere markanın reklamları ile ilgili fikirleri sorulduğunda ‘markayı ve reklamını biliyoruz, reklamlarında Cem Yılmaz oynuyor' diyenlerin sayısı yüzde 44 oldu. Yardımsız ünlü bilinirliğinde ikinci sırayı Şafak Sezer'in oynadığı Vodafone reklamı ve Sibel Can'ın yer aldığı Kaşmir Halı paylaştı. Her iki markanın da reklamlarında oynayan isimleri yardımsız olarak bilenlerin oranı ise yüzde 36 olarak belirlendi. Marka büyüklüğü ve yapılan yatırımlar göz önünde bulundurulduğunda Kaşmir Halı'nın yüzde 93'lük marka, %76'lık reklam ve %36'lık ünlü bilinirliği ile büyük bir başarı yakaladığı da görüldü. Akbank reklamları Özgü Namal ile, Deniz Bank reklamları ise Beyazıt Öztürk ile yardımsız olarak her 10 kişiden 3'ü tarafından eşleştirilebildi.

Araştırmanın genel nüfusu temsil eden bir grup ile yapıldığını belirten Millward Brown Genel Müdürü Betül Khan, her markanın bilinirliğini ve reklamlarını kendi hedef kitlesi üzerinden incelemek gerektiğine dikkat çekti. Bu araştırmanın, kişilerin markalar ve reklamlarda oynayan ünlülerle ilgili genel bilgi ve ilgi düzeyini ortaya sermek açısından anlamlı olduğunu belirten Khan, markaların reklamlarında oynayacak ünlüyü seçerken marka ve iletişimin içeriğine en uygun ünlünün araştırmalarla saptanmasının yatırımın geri dönüşünü artıracağını ifade etti.

*Markalar ve Ünlüler araştırması verilerinin toplanması 1- 27 Haziran 2010 tarihleri arasında gerçekleştirildi:

YAŞ: 15-18(%20); 19-30 (%30); 31-40 (%25); 41-55 (%25)
CİNSİYET: Kadın (%50); Erkek (%50),
SES: AB (%19), C1 (31%) , C2 (29%), D (21%),

Şehirli Türkiye nüfusunu temsilen; İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Gaziantep, Antalya, Samsun ve Erzurum illerinde,

Connected CAPI yöntemi ile yapıldı. (Bilgisayar destekli yüzyüze anketlerin, internete bağlı laptoplar vasıtasıyla Millward Brown'ın serverlarına anında bilgi kaydederek veri toplanması yöntemidir. CAPI Connected metodolojisinde, anket internete bağlı dizüstü bilgisayarla yapılır.)

3 Ocak 2011 Pazartesi

Boyayayım abi...

Eskişehir de evime gitmek için adalar parkından geçiyordum. Orda duran müşteri bekleyen boyacı çocuklar var. Boyacılardan bir tanesi meşhur tabirleriyle “boyayayım abı” dedi. Teşekkür ettim yoluma devam ettim arkamdan tekrar geldi “abi sigaran varsa bari bir sigara ver…” bir tane sigara uzattım verdim, ama kurtulmak ne mümkün. Bana teşekkür etmek için bedava boyayım abi dedi. Hayır, teşekkür ederim dedim çok ısrar edince bide bedava olunca tamam dedim. Boyacı başladı işine o esnada herkesin bildiği muhabbetler dönüyor tabi abi nerelisin? nerede okuyorsun? gibi hiç tanımadığınız biriyle ayaküstü konuşulacak en samimi sohbet… Şimdi gelelim olayın koptuğu yere boyacının işi bitti ve bende gayri ihtiyari bir şekilde kolay gelsin dedim ve gitmek üzereydim ki boyacı çocuk benden para istedi “ hayırdır ne parası” dedim. Çocuk “ abi ben senden boya parası istemiyorum boya benden olsun senden emeğimin ücretini istiyorum” dedi. Şaşırdım ama boyacının bu taktiği hoşuma da gitti. Bedava deyip sonradan parasını alıyor. Aslında olaya bizim gözümüzle bakarsanız çok güzel bir pazarlama örneği her şey dükkân açmakla bitmiyor ya da boya kutusunu alıp her geçene boyayım abi demek yetmiyor. Müşteri kazanmak için farklı pazarlama taktikleri yapmak gerekir.

30 Aralık 2010 Perşembe

28 Aralık 2010 Salı

HAYAT PAZARLIKTIR


Halkla İlişkiler (Public Relations) mesleğini Türkiye'ye getiren, kabul ettiren, bu mesleğe profesyonellik ve saygınlık kazandıran, birçok uluslararası platformda Türkiye'nin adını duyuran, kendini mesleğine adamış bir duayen, değerli bir başöğretmen, Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği IPRA'nın Dünya Başkanı, Halkla İlişkiler Mesleğinin Oscar'ı 'ATLAS' Ödüllü, Türkiye'nin Halkla İlişkiler Duayeni BETUL MARDİN'den gençlere mektup.........


Sevgili Gençler, Size öğüt vereceğime, yaşam hikayemin bir yerinden girip diğer ucundan çıkmaya karar verdim. Yaşam, zaten ders kitabı değil midir? Çocukken dilsizdim. İnsan özürlü olunca bir yolunu bulup, onu kapatmaya çalışır. Karşısındakini de kandırdığını, durumsuzluğunu idare ettiğini sanır. Ancak, o zaafla ilgili soru sorulursa sakatlığını bütün açıklığı ile hatırlatır.Dostlar öğrenmek isterlerdi, ‘O yıllarla ilgili neler hatırlıyorsun, çok mu acı çektin? Diye. Sıkıntım yoktu, fakat etrafdakilerin beni göstererek konuşmalarından bende bir eksiklik olduğunu anlıyordum. Sonra kelimeler ağzımdan döküldü, konuştum. Başlarda cümlelerin ortasında durup, yutkunup tekrar konuşmaya başlardım. Gene o özrümden dolayı algılama sorunum vardı. Arkadaşlar bir veya iki defada konuyu kavrıyorsa, ben yazıp çizip temize çekip, sabah erken kalkıp okursam ancak anlıyordum;Ama ben öğrendiğim vakit arkadaşlara ders verecek duruma geliyordum. Dolayısı ile, araştırmak, derinine öğrenmek, bilgi edinmek bende bir emel oldu. Kelimeler aklımda kalmazsa, başka komik sözcüklerle kafiyelendirirdim. Bazen aksi anlamına gelen bir kelimeyle hatırlardım. Önemli satırların altını mutlaka çeşitli renklerde kalemlerle çizerdim.Zaaflarıma kul köle olmamalıydım. Belki tüm yaşamımda bu doktirin ile başarılıydım diyemem ama, sanıyorum hiç olmazsa bu yolda çok çalıştım. Sonra, bir gün büyükbabam bana bir ‘iyi’ bir ‘kötü’ ders verdi. Devrin hem ileri gelen bir iş adamıydı, hem de çok önemli bir hukukçuydu. Ancak yemeklerinde arasında siyasetçiler, şairler, yazarlar ve düşünürler bulunurdu. Konuşmalar fevkalade ilginç ve benim için öğreticiydi. O gece, yemeğin ortasında, sohbet koyulaştığı bir anda, evin kahyası büyükbabama eğilip gizlice bir not iletti. O da etraftakilerden özür dileyip kalktı ve yandaki salona geçti. Çok geçmeden geri döndü ve nerede kalmıştık edasıyla oturdu. Konuklar merak etmişti, kötü bir haber miydi? ‘Hayır’ dedi büyükbabam, ‘bizim postacımız, yılardır Büyükdere-Sarıyer hattında görev yapar. Erzurum’a tayini çıkmış, ricaya gelmiş, posta müdürüne söyliyeyim diye.’Konuklar ve aslında küçük ben, merak etmiştik, sorun çözülebilir miydi? Ümit var mıydı? ‘Yok canım yardım sözü verdim ama müdürü de aramaya hiç niyetim yok’ dedi. O an gözümün önüne postacının sevinç ve umutla eve dönüşü geldi. Halbuki, ‘rica’ yerine hiçbir zaman ulaşmayacaktı, ona ve ailesine çoktan yol görünmüştü. O anda ömür boyu sürecek bir yemin verdim: benim defterimde insanı oyalamak olmayacaktı. Bir iş yapılacaksa, o an takibe alınacak veya baştan olumsuz cevap verilecekti. Oyalamak, yapıyormuş gibi görünmek aslında karşısındakini aldatmak, onu hafife almak değil miydi? Bu olayda büyükbabam iyi bir not almamıştı ama verdiği diğer ders ile hayatımı düzene koydu.Şöyle ki: Gene bir akşam, yemekten sonra, kahveler yudumlanırken yaşamın güçlükleri, aşılması imkansız manialardan söz ediliyordu. Büyükbabam ‘Her mania aslında kapalı bir kapı gibidir.Olay, o kapıyı ağzına kadar değil, bir kırıntık açabilmektir’ dedi. ‘Derhal, ayakkabınızın ucunu o araya sokup bekleyin. Kapı bir süre sonra mutlaka açılacaktır.’Konuşmanın üzerinden birkaç yıl geçti ve babam benim yatılı olarak devam ettiğim koleji bitirmeme yasak koydu.Kapı yüzüme kapatılmıştı.Yukarıdaki düsturu uygulamak üzere bir pazarlığa oturdum. Uzun tartışmalar sonucunda, gündüzcü olmak üzere anlaştık. Daha bir çok şart vardı ama ayağımın ucu kapının aralığından girmişti. Ertesi yıl üniversite yasak edilince tekrar aynı metoda başvurdum. Dört yıl süren ‘biçki-dikiş, yemek-pasta, çocuk bakımı, ev idaresi’ gibi kursları bitirdim. Tüm yaşamımda, kah tiyatro, sinema ve televizyonda çalışırken, kah turizm, ağırlama veya halkla ilişkilerde bu bilgi birikimimden yararlandım, çocuklarımı elden geldiğince doktorsuz büyüttüm. Kapı açılmıştı. Derken, çalışmam bir meslek sahibi olmam yasaklandı. Ama artık dersimi biliyordum. İçimden bir enerji, önüne geçilmez bir güç yükseliyordu. Sanki çiçek açmış bir ağaç gibiydim. Kapının ardına kadar açılması yıllarımı aldı ama beklemek değdi diyorum.
Sevgili gençler, her şeyden önce amacınızı bilmeniz gerek. Güçlükleri aşmak, kapıları açmak hep o amaca varabilmek içindir.
Sevgilerimle,Betül Mardin

Gerilla Marketing


Mondo Pasta isimli makarna firmasının Almanya'da yaptığı, ve bizim 40 fırın ekmekten daha fazlasını yememiz gerektiğini anlatan aşmış çalışma. 




Faaliyetlerini Hindistan'da sürdüren Explorers & Adventurers isimli tırmanış kursunun "haydi çocuklar tırmanışa" temalı uçuk tanıtımı. Yer: Mumbai 




Ucuza uçmanın yollarını arayanlar için AirAsia tarafından hazırlanmmış çalışma.  Yer: Jakarta 






Quentin Tarantino'nun ‘Death Proof’ filmin DVD promosyonu. Yer: Amsterdam 




Cam sileceğinin farklı amaçlar için de kullanılabileceğini çok iyi gösteren bir Pringles reklamı. Yer: Hamburg 





Almanya'nın Düesseldorf Magics basketbol takımının altyapı seçmeleri için hazırladığı kampanya. Yer: Düesseldorf 




Son zamanların en popüler dizisi olan Prison Break'in aynı adı taşıyan romanının tanıtım kampanyası.  Yer: Paris 





Yaptığı bütün reklam kampanyaları olay olan Nike'ın belki de "en çarpıcı" tanıtımı. 




"Doğal saç boyası" iddiasından olan Koleston, doğanın renklerini kullanarak gerilla pazarlamanın daha ölmediğini ve hala ayakta olduğunu en güzel biçimde ispatladı. 




İkea evlerimizi halletti şimdi de metro ve otobüs duraklarında (!) Yer 1: Tokyo Yer 2:New York 





Fransa menşeili uluslararası yardım kuruluşu Médecins du Monde'nin evsiz insanlar için hazırladığı sosyal içerikli bir kampanya. "Every winter, hundreds of homeless die on the sidewalks" 





İtalyan içecek firması Chino tarafından hazırlanmış, sıcak bir yaz gününde insanların iradelerini yoklarcasına bir çalışma. Yer: Torino 




Venedik'in en ünlü kumarhanelerinden biri olan Casinò di Venezia'nın, havaalanlarındaki bagaj bantlarını boş bırakmayıp, gerilla pazarlamanın müstesna örneklerinden birine imza atması takdire şayan... 




"Red Bull kanatladırır" solganının aşmış versiyonunu bu pisuvarda görebilmekteyiz. Aynı zamanda erkek olmanın zorluklarını da anlatan bir çalışmadır. Yer: New York 




Alman saklama kabı üreticisi Rubin tarafından hazırlanan nadidede gerilla örneklerinden bir tanesi. "Keep it fresh with freshness bags by Rubin" Yer: Frankfurt 




"Çirkin Betty" dizisinin Fransa'daki yayıncı kuruluşu Kanal 2'nin bir alışveriş merkezindeki gerilla hareketi. Yer: Paris 




Lakin Lipton, neden büyük marka olduğunu bu çalışmayla bir kez daha gösterdi. Reklamdan çok sanat... Yer: Kahire 






Axe'ın piktogramlar üzerinde yapmış oldukları çalışma tam anlamıyla görsel bir şölen. Yaratıcı zeka ve sanatsal ruh işte burada. Yer: New York