30 Aralık 2010 Perşembe
28 Aralık 2010 Salı
HAYAT PAZARLIKTIR
Sevgili Gençler, Size öğüt vereceğime, yaşam hikayemin bir yerinden girip diğer ucundan çıkmaya karar verdim. Yaşam, zaten ders kitabı değil midir? Çocukken dilsizdim. İnsan özürlü olunca bir yolunu bulup, onu kapatmaya çalışır. Karşısındakini de kandırdığını, durumsuzluğunu idare ettiğini sanır. Ancak, o zaafla ilgili soru sorulursa sakatlığını bütün açıklığı ile hatırlatır.Dostlar öğrenmek isterlerdi, ‘O yıllarla ilgili neler hatırlıyorsun, çok mu acı çektin? Diye. Sıkıntım yoktu, fakat etrafdakilerin beni göstererek konuşmalarından bende bir eksiklik olduğunu anlıyordum. Sonra kelimeler ağzımdan döküldü, konuştum. Başlarda cümlelerin ortasında durup, yutkunup tekrar konuşmaya başlardım. Gene o özrümden dolayı algılama sorunum vardı. Arkadaşlar bir veya iki defada konuyu kavrıyorsa, ben yazıp çizip temize çekip, sabah erken kalkıp okursam ancak anlıyordum;Ama ben öğrendiğim vakit arkadaşlara ders verecek duruma geliyordum. Dolayısı ile, araştırmak, derinine öğrenmek, bilgi edinmek bende bir emel oldu. Kelimeler aklımda kalmazsa, başka komik sözcüklerle kafiyelendirirdim. Bazen aksi anlamına gelen bir kelimeyle hatırlardım. Önemli satırların altını mutlaka çeşitli renklerde kalemlerle çizerdim.Zaaflarıma kul köle olmamalıydım. Belki tüm yaşamımda bu doktirin ile başarılıydım diyemem ama, sanıyorum hiç olmazsa bu yolda çok çalıştım. Sonra, bir gün büyükbabam bana bir ‘iyi’ bir ‘kötü’ ders verdi. Devrin hem ileri gelen bir iş adamıydı, hem de çok önemli bir hukukçuydu. Ancak yemeklerinde arasında siyasetçiler, şairler, yazarlar ve düşünürler bulunurdu. Konuşmalar fevkalade ilginç ve benim için öğreticiydi. O gece, yemeğin ortasında, sohbet koyulaştığı bir anda, evin kahyası büyükbabama eğilip gizlice bir not iletti. O da etraftakilerden özür dileyip kalktı ve yandaki salona geçti. Çok geçmeden geri döndü ve nerede kalmıştık edasıyla oturdu. Konuklar merak etmişti, kötü bir haber miydi? ‘Hayır’ dedi büyükbabam, ‘bizim postacımız, yılardır Büyükdere-Sarıyer hattında görev yapar. Erzurum’a tayini çıkmış, ricaya gelmiş, posta müdürüne söyliyeyim diye.’Konuklar ve aslında küçük ben, merak etmiştik, sorun çözülebilir miydi? Ümit var mıydı? ‘Yok canım yardım sözü verdim ama müdürü de aramaya hiç niyetim yok’ dedi. O an gözümün önüne postacının sevinç ve umutla eve dönüşü geldi. Halbuki, ‘rica’ yerine hiçbir zaman ulaşmayacaktı, ona ve ailesine çoktan yol görünmüştü. O anda ömür boyu sürecek bir yemin verdim: benim defterimde insanı oyalamak olmayacaktı. Bir iş yapılacaksa, o an takibe alınacak veya baştan olumsuz cevap verilecekti. Oyalamak, yapıyormuş gibi görünmek aslında karşısındakini aldatmak, onu hafife almak değil miydi? Bu olayda büyükbabam iyi bir not almamıştı ama verdiği diğer ders ile hayatımı düzene koydu.Şöyle ki: Gene bir akşam, yemekten sonra, kahveler yudumlanırken yaşamın güçlükleri, aşılması imkansız manialardan söz ediliyordu. Büyükbabam ‘Her mania aslında kapalı bir kapı gibidir.Olay, o kapıyı ağzına kadar değil, bir kırıntık açabilmektir’ dedi. ‘Derhal, ayakkabınızın ucunu o araya sokup bekleyin. Kapı bir süre sonra mutlaka açılacaktır.’Konuşmanın üzerinden birkaç yıl geçti ve babam benim yatılı olarak devam ettiğim koleji bitirmeme yasak koydu.Kapı yüzüme kapatılmıştı.Yukarıdaki düsturu uygulamak üzere bir pazarlığa oturdum. Uzun tartışmalar sonucunda, gündüzcü olmak üzere anlaştık. Daha bir çok şart vardı ama ayağımın ucu kapının aralığından girmişti. Ertesi yıl üniversite yasak edilince tekrar aynı metoda başvurdum. Dört yıl süren ‘biçki-dikiş, yemek-pasta, çocuk bakımı, ev idaresi’ gibi kursları bitirdim. Tüm yaşamımda, kah tiyatro, sinema ve televizyonda çalışırken, kah turizm, ağırlama veya halkla ilişkilerde bu bilgi birikimimden yararlandım, çocuklarımı elden geldiğince doktorsuz büyüttüm. Kapı açılmıştı. Derken, çalışmam bir meslek sahibi olmam yasaklandı. Ama artık dersimi biliyordum. İçimden bir enerji, önüne geçilmez bir güç yükseliyordu. Sanki çiçek açmış bir ağaç gibiydim. Kapının ardına kadar açılması yıllarımı aldı ama beklemek değdi diyorum.
Sevgili gençler, her şeyden önce amacınızı bilmeniz gerek. Güçlükleri aşmak, kapıları açmak hep o amaca varabilmek içindir.
Gerilla Marketing
Faaliyetlerini Hindistan'da sürdüren Explorers & Adventurers isimli tırmanış kursunun "haydi çocuklar tırmanışa" temalı uçuk tanıtımı. Yer: Mumbai
Ucuza uçmanın yollarını arayanlar için AirAsia tarafından hazırlanmmış çalışma. Yer: Jakarta
Quentin Tarantino'nun ‘Death Proof’ filmin DVD promosyonu. Yer: Amsterdam
Cam sileceğinin farklı amaçlar için de kullanılabileceğini çok iyi gösteren bir Pringles reklamı. Yer: Hamburg
Almanya'nın Düesseldorf Magics basketbol takımının altyapı seçmeleri için hazırladığı kampanya. Yer: Düesseldorf
Son zamanların en popüler dizisi olan Prison Break'in aynı adı taşıyan romanının tanıtım kampanyası. Yer: Paris
İkea evlerimizi halletti şimdi de metro ve otobüs duraklarında (!) Yer 1: Tokyo Yer 2:New York
Fransa menşeili uluslararası yardım kuruluşu Médecins du Monde'nin evsiz insanlar için hazırladığı sosyal içerikli bir kampanya. "Every winter, hundreds of homeless die on the sidewalks"
İtalyan içecek firması Chino tarafından hazırlanmış, sıcak bir yaz gününde insanların iradelerini yoklarcasına bir çalışma. Yer: Torino
Venedik'in en ünlü kumarhanelerinden biri olan Casinò di Venezia'nın, havaalanlarındaki bagaj bantlarını boş bırakmayıp, gerilla pazarlamanın müstesna örneklerinden birine imza atması takdire şayan...
"Red Bull kanatladırır" solganının aşmış versiyonunu bu pisuvarda görebilmekteyiz. Aynı zamanda erkek olmanın zorluklarını da anlatan bir çalışmadır. Yer: New York
Alman saklama kabı üreticisi Rubin tarafından hazırlanan nadidede gerilla örneklerinden bir tanesi. "Keep it fresh with freshness bags by Rubin" Yer: Frankfurt
"Çirkin Betty" dizisinin Fransa'daki yayıncı kuruluşu Kanal 2'nin bir alışveriş merkezindeki gerilla hareketi. Yer: Paris
Lakin Lipton, neden büyük marka olduğunu bu çalışmayla bir kez daha gösterdi. Reklamdan çok sanat... Yer: Kahire
Axe'ın piktogramlar üzerinde yapmış oldukları çalışma tam anlamıyla görsel bir şölen. Yaratıcı zeka ve sanatsal ruh işte burada. Yer: New York
Fikri Mühim İnsanlar !
Womm(Word of mouth marketing)"Ağızdan ağıza pazarlama " tüketicinin bir marka,ürün,servis,şirket hakkında çevresindeki(aile,arkadaş,iş arkadaşı vs.)kişilerle konuşması olarak özetlenebilir. Reklam ve ve tanıtımda, kitlesel mecraların kan kaybetmesi sonucu hayat bulan etkili bir pazarlama stratejisidir. "Tavsiye" yeni bir kavram olmamakla birlikte "ağızdan ağıza pazarlama ", şirketlerin, tüketicinin dokusunda olan bu gerçeği bir pazarlama aracı olarak nasıl kullanabileceklerini öğrenmelerini gerektirir. Dürüst, şeffaf ve karşılıklı iletişime dayanıyor olması ağızdan ağıza pazarlamanın en önemli özelliğidir.
Şimdi sizlere internet üzerinden Womm yapan bir siteyle tanıştıracağım. Fikrimühim.com.
Türkiye'nin ilk ve tek ağızdan ağıza pazarlama hareketi ...Ben aktif olarak bir fikrimühim kullanıcısıyım.
Bu sayede bende Vaseline'nin hikayesini öğrendim ve çok ilgimi çekti.
Vaseline'nin Hikayesi
Robert Chesebrough 1859' da Amerika'nın en köklü, varlıklı, eğitimli ailelerinden birinin oğlu olarak Kimya Mühendisliği eğitimi aldı. Petrol kuyularında kimyager olarak çalıştı.Pennsylvania'ya doğru yola çıktı , amacı petrol kuyularına yatırım yapmaktı.Ancak oraya vardığında Chesebrough için bambaşka bir gelecek şekillenmeye başladı.
1974 yılında Amerika'da her bir dakikada bir kavanoz Vaselien satıldı. 1929 itibariyle Vaseline İngiltere'de ki evlerin %75'ine girmeyi başardı. 2005'te her 39 dakikada, bir küvet dolusu Vaseline dünyanın herhangibir yerinde satıldı. Her yıl 15 milyon kavanozun üzerinde Vaseline üretildi. Vaseline, şimdi en yeni ürünleriyle bir kez daha Türkiye'deki hanımların karşısında!
PAZARLAMANIN ÜÇ DOĞRUSU
Günümüz dünyasında şirketler değişik stratejiler uygulamaktadırlar. Özellikle son çeyrek asırda, globalleşen dünya büyük şirketler için tek ve büyük bir pazar haline gelmiştir. Böylece global şirketler doğmaya ve giderek yayılmaya başlamıştır. Bu şirketler dünyayı tek bir pazar bölümü olarak ele alıp pazarlama stratejilerini bu doğrultuda planlamaktadırlar.Şirketlerin belirledikleri bu stratejiler, kimi zaman onları zirveye taşımış, kimi zaman ise iflasın eşiğine sürüklemiştir.Bu yüzden aslında tek bir Pazar gibi görünen dünya üzerinde farklı bölgelerde farklı stratejiler geliştirmek gerekliliği ortaya çıkmıştır.Bu gerekliliği özellikle kızışan rekabet ortamı tetiklemiştir.Yani günümüzde sıkça dile getirilen^global düşün, yerel uygula^ modeli faaliyete geçirilmiştir.Globalleşen bir çok şirket bu modeli uygulayarak gücüne güç katmıştır.Bazı global şirketler ise belirledikleri pazarlama stratejilerinde değişiklik yapmak zorunda kalmışlar. Maalesef bu değişiklikler onların sonunu getirmiş. Bu konuya Toysrus güzel bir örnektir. Kendisini kaliteli bir marka olarak sunan Toysrus dünyanın bir çok yerinde bilinen büyük bir oyuncakçıdır. Amerika da kendisine ciddi bir rakip olarak Wallmart pazara girmiştir. Wallmart ın pazara girişi ile Toysrus ciddi bir pazar kaybı yaşamış ve buna önlem almak zorunda kalmıştır.Wallmart en ucuz fiyat garantisi ile pazara girmiş ve pazarı alt üst etmiştir.Buna karşılık kaliteli bu yüzden de pahalı olan Toysrus pazarda ki kaybını önlemek için Wallmart ın stratejisini benimseyerek onunla aynı strateji ile savaşmayı seçmiştir.Bunu sağlayamamış ve müşterilerinin gözündeki en kaliteli oyuncakçı imajını da kaybederek hızla çöküşe geçmiş ve iflas bayrağını çekmiştir.Yanlış pazarlama stratejisi Toysrus ın sonu olurken Wallmart doğru strateji ile oyuncak pazarında ciddi bir pazar payına sahip olmuştur.
Daha yerel bir markaya farklı bir örnekte bakacak olursak, LCW Türkiye de uzun yıllardır faaliyet gösteren bir hazır giyim markasıdır. Bu marka bizim çocukluk yıllarımızda yaklaşık on sene öncesinde gelir seviyesi yüksek olan kısmın alışveriş yaptığı kaliteli ama pahalı algısı taşıyan bir markaydı.Zaman içerisinde pazara çok fazla hazır giyim markası girmeye başladı ve pastadan pay alanların sayısı da artmaya başladı.Bunun üzerine LCW pazarlama stratejisini değiştirerek uygun fiyat stratejisine yöneldi.Daha önceleri belirli bir kesimin alışveriş yaptığı mağazaları artık her kesim tarafından doldurulmaya başlandı.LCW nin bu stratejisi kabul gördü ve bu sayede marka ciddi bir büyüme sağladı.Şu anda hala Türkiye nin en fazla mağazası olan hazır giyim markası konumunda.
Gördüğünüz gibi günümüzde şirketlerin var oluş temelleri pazarlama stratejileri ile atılıyor ve destekleniyor. Doğru stratejiler şirketleri rakiplerine karşı bir adım öne geçirerek, pazarda ciddi hakimiyetl kurmalarını sağlıyorken, yanlış stratejiler de tam tersine şirketleri pazarda yok oluşa sürükleyerek rakiplerine karşı kaybeden konumuna düşürebiliyor. Sonuç olarak: Doğru zamanda Doğru yerde Doğru strateji kazandırıyor.
Mustafa BOYDAK
27 Aralık 2010 Pazartesi
DOKUZ ADIMDA PAZARLAMA
Bir profesör, yüksek lisans öğrencilerine pazarlama kavramlarını anlatıyordu:
1. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına giderek
"Çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. Bu, doğrudan pazarlamadır.
2. Bir grup arkadaşınızla katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Arkadaşlarınızdan biri kızın yanına gitti ve sizi işaret ederek kıza
"O çok zengin. Evlen onunla!" dedi. Bu, reklamdır.
3. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz ve yanına gidip
telefon numarasını aldınız. Ertesi gün arayıp "Çok zenginim.
Evlen benimle!" dediniz. Bu, tele-pazarlamadır.
4. Katıldığınız partide büyüleyici bir kız gördünüz. Kalkıp kravatınızı
düzelttiniz, ona doğru yürüyüp içkisini tazelediniz, arabanın kapısını
açtınız, çantasını düşürünce eğilip aldınız, küçük bir gezinti teklif
ettiniz ve sonra "Bu arada ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?"
dediniz. Bu, halkla ilişkilerdir.
5. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanınıza geldi ve
"Duyduğuma göre çok zenginmişsiniz. Benimle evlenir misiniz?" dedi.
Bu, marka bilinirliğidir.
6. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp
"Ben çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. Suratınıza okkalı bir tokat
yapıştırdı. Bu, müşteri geri-bildirimidir.
7. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp
"Ben çok zenginim. Evlen benimle!" dediniz. O da sizi kocasıyla
tanıştırdı. Bu, arz-talep uyuşmazlığıdır.
8. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaştınız,
ama siz bir şeyler söyleyemeden önce biri gelip ona
"Ben çok zenginim. Benimle evlenir misin?" dedi ve kız onunla gitti.
Bu, sizin pazar payınıza göz koyan rekabettir.
9. Katıldığınız bir partide büyüleyici bir kız gördünüz. Yanına yaklaşıp
"Ben çok zenginim, evlen benimle!" diyecekken karınız geldi.
Bu, yeni pazarlara girememektir.
Tenceremin Dibi Kara..
Subliminal Reklamlarla biraz düşünmeye varmısınız?
23 Aralık 2010 Perşembe
PazarlaMarmara
Rastgele...